18 Şubat 2019 Pazartesi

Zamanın Ruhu

İnsanoğlu yaratıldığından beri tüm serüvenini Carl Sagan'ın deyimiyle "Soluk Mavi Nokta" üzerinde yaşadı. Bitkileri ıslah edip tarlalar, hayvanları evcilleştirip ahırlar, birlikte yaşamaya başlayıp şehirler kurdu.

Hareketli yaşam tarzı, günü geçirebileceği kısa planları yeterli görürken sonrasında geleceği de düşünmeye başladı. Planlar yaptı. Organizasyonlar kurdu. İlişki ağları oluşturdu. Maddeyi ve doğayı anlamaya, ona hakim olmaya çalıştı. Çetin şartları kolaylaştıracak aletler, sistemler, makineler icat etti.

Biraz durulunca kendine bakmaya, evreni anlamaya çalıştı. Biz kimiz? İnsan nedir? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Evrenin sonu var mı? Başka hayatlar da var mı? gibi sorular sormaya başladı.

Düşündüklerini paylaşmak, sonraki nesillere aktarmak için yazmaya başladı. İnsanlığın ortak birikiminden faydalananlar insana ve evrene dair yeni düşünceler, yeni buluşlar ortaya koydular. Bu buluşlar, yeni keşiflere ve yeni savaşlara sebep oldu. İmparatorlukların pazar paylaşma savaşlarında dökülen kan, yerini caydırıcı teknolojik silahlara bıraktı. Devletlerin güvenlik kaygısı teknolojik gelişmelerin seyrini de değiştirdi.

Geçtiğimiz yüzyıl maddi ve manevi inanılmaz keşiflere sahne oldu. Sanayi, seri üretim, bilgisayarlar, otomosyon sistemleri, ideolojiler, ulus devletler, uluslararası örgütler...

Bulunduğumuz yüzyıl ise bu baş döndürücü devinimin zirve yapışına tanıklık ediyor. Bilişim, yapay zeka, iletişim, akıllı sistemler, sanal marketler, kişiselleştirilmiş deneyimler...

Bu değişimin hızını anlayabilmek için elinizde bulunan telefona bakmanız yeterli. Çünkü elinizdeki ortalama bir cihaz, 1969'da Aya inen Apollo 11 uzay mekiğindeki bilgisayarın kapasitesinin en az 2 milyon kat üzerinde. Apollo 11'in   işlemcisi 0.043 MHz, belleği 64kb'ydi.

Televizyonu yakından izleme, gözlerin bozulacak, diyen annelerimizi hatırlayın. VR, Glass veya Holo lensi görselerdi ne derlerdi acaba?

Düşünebiliyor musunuz, bu günün ortalama lise öğrencisi bir kaç yüzyıl önceki bilginlerden  daha çok şey biliyor.

Durup düşünmemiz gerek. Neler oluyor? İnsanoğlu nereye gidiyor? Dünya nereye gidiyor? Bilim nereye gidiyor? Biz bu yolculuğun neresindeyiz? Ve can alıcı soru; ne yapmak gerek?

Cevabını birlikte bulmalıyız. Ben şuraya kapanış sözümü iliştirip yazıma son vereyim ki düşünmeye zamanımız kalsın.


Bugünkü kafayla dünü, dünkü kafayla bugünü anlamaya çalışan "yarını" daima kaybeder. Zamanın ruhunu yakalayabilmek; İşte tüm mesele bu...

17 Aralık 2018 Pazartesi

Yoksulluk/Başarısızlık Döngüsü Kırılabilir mı?



MEB'in 2018 yılı LGS istatistiklerine baktığımız zaman çocukların merkezi sınav puanı ortalamalarının anne babalarının eğitim düzeyi ile paralellik gösterdiği görülüyor.

İlkokul mezunu anne-baba ile lisansüstü mezunu anne-babanın çocukları arasında 60 puanlık bir fark var. Velinin eğitim düzeyi arttıkça çocuğunun başarısı da artıyor.

Yoksulluk döngüsünün (fakirin çocuğu fakir olur) bir parçası olarak başarısızlık döngüsü net olarak ortaya çıkmış durumda. Belki de eğitim seviyesi ile ekonomik gelir arasındaki ilişkinin çocuklara yansımasıdır.

Dr.Dana Suskind'in 30 Milyon Kelime kitabı tam da bu konuya vurgu yapıyor. 0-3 yaş arasında çocuğuyla etkili iletişim kuran, zengin kelime hazinesi sunan, olumlu geri bildirim ve duygusal yakınlık kuran anne-babaların çocukları daha başarılı ve mutlu oluyor. Eğitim ve gelir durumu yüksek ailelerin kurduğu ilişki ile düşük ailelerin kurduğu ilişki ne yazık ki aynı olmuyor. 36 ay sonunda ortaya 30 milyon sözcük farkı çıkıyor. 3 yaşında insan beyninin fiziksel büyümesinin %85'ini tamamladığı dikkate alındığında bu tablo son derece ürkütücü.

Aslında her şey aile ortamında çocuğa sunulan ekosistemle alakalı.

Peki bu yoksulluk/başarısızlık döngüsü kırılabilir mi? Elbette...

🔷Eğitim durumu düşük ve maddi imkanı kısıtlı ebeveynler; 

◾0-6 yaş, çocuğunuzun altın çağıdır. Bu yaşlarda çocuğunuzla bol bol muhabbet edin. Birlikte oyun oynayın. Gezin. Ona masallar okuyun.
◾Muhakkak en az bir sene okul öncesine yollayın.
◾Evinize bir kitaplık kurun. Her çeşit yayın bulunsun. İmkan yoksa kütüphanelerden faydalanın.
◾Çocuğunuzu ilgi ve yeteneği doğrultusunda belediyelerin veya valiliklerin ücretsiz kurslarına yollayın.
◾ Çocuğunuzu yüreklendirin, çalışması için uygun ortamı oluşturun.
◾ Çocuğunuzun "çok çalışmak" dışında hiç bir seçeneğinin olmadığını bilin, tüm adımlarınızı bunun farkında olarak atın.

14 Aralık 2018 Cuma

Telefonla Zihin Kontrolü Mümkün mü?


Elinizde tuttuğunuz cihazın işlemcisi, aya inen ilk mekik Apollo 11’den onlarca kat daha güçlü ve çok ciddi bir yapay zeka teknolojisine sahip.

Peki bu cep telefonuna sıradan bir uygulama yüklediğiniz zaman nelere izin verdiğinizi biliyor musunuz?

Mesela dünyada 1 milyar kullanıcısı olan WhatsApp'ı yükleyince şunlara izin vermiş oluyorsunuz;

1) Herşey⚡

Yani telefonunuzdaki tüm fotoğraf, video, not, kişi, kayıt, sesli arama, mesaj yollama, mikrofonu açma, kamerayı açma, ses kaydetme, internetten veri alma, tek taraflı yayın yapma, konum bulma vs vs.

Mesela "ok Google" veya "Hey Siri" dediğiniz zaman telefonunuz o kadar konuşmanın arasından  bu sözcük grubunu filtreleyip nasıl kendini aktif hale getirebiliyor? Kuşadası için tatil planlanlarını konuşurken nasıl oluyor da aynı gün her yerde Kuşadası otellerinin tanıtımlarıyla karşılaşıyorsunuz? Yoksa verdiğiniz izinler yüzünden mi?

Bu izinler uygulamayı yüklerken elbette bize soruluyor. Peki kim okuyor?

Bu durumu deneyimleyen Finn Lützow, TED konuşmasında şöyle diyor;
Bir telefondaki şartları okumak 31 saat, 49 dakika, 11 saniyemizi aldı. Bu "Harry Potter" ve "Godfather" (Baba) film serilerinin birleşiminden daha uzun bir süre zarfı.

Lützow'un dediği gibi kim okuyor ki bunları? Ya da niçin okusun ki? Bilerek ve isteyerek hepimiz bunları kabul etmiyor muyuz?

Hiç düşündünüz mü Facebook, Instagram, WhatsApp ve Twitter niçin ücretsiz?

Pazarlamacıların ve ekonomistlerin güzel bir sözü var; eğer bir ürün ücretsizse, muhtemelen ürün sizsiniz.

Kişisel verileriniz, alışkanlıklarınız, tutumlarınız ve tercihleriniz küresel kapitalistler ve toplum mühendisleri başta olmak üzere tüm ekonomik tetikçilerin iştahını kabartıyor.

Bir ülkenin sosyal gen haritasını çıkarmak çok zor olmasa gerek. Saniyeler içerisinde toplanan veriler anında işlenir, tasnif edilir, anlamlı hale getirilir, istenilen stratejilere uygun olarak sınıflandırılarak ilişkilendirilir ve şirketlere büyük bir veri kaynağı oluşturur. İşte Big Data gerçeği...

Örneğin Facebook'ta yaptığınız 25 etkileşim (beğen, yorum yap, paylaş) sonrasında vereceğiniz tüm kararlar yüzde 90 oranında tahmin edilebiliyor. Bildiğiniz gibi kişisel verilerin pazarlanması konusunda bu şirket oldukça vukuatlı.

İşte bu yüzden biz "biz" değiliz. Tercihimiz sandığımız şeylerin çoğu aslında maruz kaldıklarımız.

Tek taraflı ve çok yönlü dijital bir dayatma ile hayatlarımız, alışkanlıklarımız, düşünce biçimlerimiz tanzim edilirken harcadığımız gerçek paralar karşılığında aldığımız sahte beğenilerle mutlu olduğumuzu zannediyoruz.

Buna karşı önlem almak mümkün mü?

Bu sorunun cevabını veremiyorum fakat "tehlikenin farkında olunmasını' dahi kişisel ve toplumsal bilinçlenme  adına önemli bir adım, önemli bir kazanım olarak görüyorum.

25 Kasım 2018 Pazar

Alibaba, Kara Cuma ve Alışkanlıklarımız Üzerine

Kral Yolu, Baharat Yolu, İpek Yolu, Kürk Yolu şüphesiz ki tarihin seyrine yön vermiş ticaret rotalardır. Bu yollara hakim olan dünyaya hükmetmiştir.

Bugün bu rotaları Aliexspress, Amazon, eBay gibi internet alışverişi yapılan şirketler oluşturmaktadır.

Türkiye'de Hepsiburada, GittiGidiyor gibi daha küçük firmalar girişimde bulunsa da varlıklarını devam ettirmede sıkıntı yaşıyorlar.

eBay, 2011 yılında Gittigidiyor'un tüm hisselerini aldı. 2 ay önce Aliexspress Trendyol'u satın aldı. 1 ay önce Amazon, Türkiye pazarına girdi. Aliexspress yakın zamanda Türkiye pazarına kendi adıyla giriş yapmaya hazırlanıyor.

Alibaba'nın 11 Kasım Bekarlar Günü hasılatı 30.8 milyar dolar. Yanlış okumadınız, bir günlük satışı 30.8 milyar dolar.

Kara Cuma (Black Friday) veya yeni adıyla Efsane Cuma'dan dolayı özellikle Alibaba'nın satın aldığı Trendyol mesajları ve tanıtımları dikkatinizi çekmiştir. Gece yarısı dakikalar içerisinde ürünlerin tükendiğini gördük.

Şimdi mahallemizdeki tuhafiyeci Nebahat Abla ve Erdal Bakkal nasıl ayakta kalsın?

Alışkanlıklar değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor, yöntemler değişiyor, dünya değişiyor...

İşte bu yüzden dünü iyi okumalı, bugünü iyi değerlendirmeli ve yarını iyi kurgulamalıyız. Çünkü zamanın ruhunu yakalayamayanlar varlıklarını ancak köle olarak devam ettirebilirler.

13 Kasım 2018 Salı

Öğretmen Önemlidir


Talebelerden biri Sokrat’a sormuş:
- Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
- Evlat, demiş Sokrat. Biley taşı keskin değildir ama en sert demiri bile keskin eder...

Aslında her öğretmen bir Sokrat'tır. Sorularla karşısındakini düşündüren, çıkarım yapmasını sağlayan ve talebesinin içindeki cevheri kendi yaşantısı ve sorgulamaları nihayetinde keşfetmesine ortam hazırlayandır.

Cahil Hoca'daki gibi bilmediğini dahi öğretebilendir. Kolaylaştırandır. Rehber olandır. Talebesinin yaşantısının her alanına tesir edebilendir. Yaşam koçudur.

Öğretmen; bulan değil, buldurandır. Doyuran değil acıktırandır. Sulayan değil, susatandır.

Velhasıl öğretmen önemlidir.

30 Ekim 2018 Salı

Su Akar, Türk Bakar

Rivayete göre bu söz bir Almana ait. Türk'ün yeraltı ve yeryüzü sularını kullanamadığını özetlemek için söylendiği iddia edilir. Ben bu sözü farklı bir açıdan ele alacağım.

Birçoğumuz haftanın 4 günü futbol yorumcularını televizyon sayesinde evlerimize konuk ediyoruz. Onlar, 90 dakikalık maçı 3 saat tartışıyorlar. Biz de çekirdek çitleyerek izliyoruz. Sporla ilişkimiz bundan ibaret.

Aynı şekilde haber kanallarının kadrolu yorumcuları saatlerce, günlerce geviş getirir gibi aynı konuları tartışıyorlar. Sıkılmadan izliyoruz. Tartışma kültürümüz de bundan ibaret. Çünkü mahallede  iki kişi bir araya gelip de bir konu üzerinde kavga etmeden tartışamıyoruz.

Eğitime bakışımız; Finlandiya şöyle Singapur böyle...
Teknolojiye bakışımız; adamlar yapıyor usta...
Sanata bakışımız; adamlar çocukluktan yetiştiriyor kardeşim...
Ekonomiye bakışımız; adamlar üretiyor hacı...
Dış politikaya bakışımız; adamlarda vizyon var reis...

Velhasıl bakışımız geliyor ve "bizden bi cacık olmaz ağbii" klişesine dayanıyor.

Suyun akışını tersine döndüremeyiz fakat Türk'ün bakışını tersine döndürebiliriz.

Atatürk'ün "Türk! Öğün, çalış, güven." sözündeki "öğün" (ög-akıl, öğün-akıl et) ve "çalış" sözüne itibarını iade ederek işe başlayabiliriz.



29 Eylül 2018 Cumartesi

Güvenli İnternet Kullanımı ve Dijital Vatandaşlık

Şimdi biz bunları çocuklara anlatıyoruz da, yetişkinler bunları ne derece biliyor ve ne kadarını uyguluyor?
İşte basit önerilerimiz;
▶️Sanal alemde herkes hiç kimsedir. Sen "sen" ol.😎
▶️Paylaşımlarında kaynak belirt, etik kurallara uy.😇
▶️Kimse sana *bedava* araba, hediye, çek vs vermez, tıklama.☠️
▶️Google'de arama yaptığında karşına ilk çıkan sonuçlar "reklamdır" incelemeden tıklama.🛒
▶️Sanal alemde yaptığın herşeyin "izi" kalır, aklından çıkarma👣
▶️Sosyal medya paylaşımları samimiyet içerecek diye dilbilgisi kurallarını ihmal etme.📖
▶️BÜYÜK HARFLE YAZILAN PAYLAŞIMLAR İTİCİDİR, BUNU KENDİNE DE BİZE DE YAPMA👿
▶️Şifrelerin büyük-küçük harf, rakam, özel işaret içermeli, unutma. (örn:Ahmet756.)🔒
▶️Google aramalarında kullanacağın anahtar sözcükler basit, tekil ve anlamlı olmalı, dikkat et.( Örn: -başım ağrıyor ne yapmalıyım- yerine -baş ağrısı öneri- gibi...)🔎
▶️Kaynağını bilmediğin uygulamaları cihazına indirme, incele.⛔
▶️Paylaşım yapacağın zaman özeline yer verme, titiz ol. (Örn: Bir doğum günü kutlaması anne-baba adını, doğum tarihini, yorumlar ve gizlenmemiş arkadaş listesi anne kızlık soyadını, konum bilgisi ev adresini verebilir.)👪

Ve son not: kimsenin fotoğrafını izni olmadan paylaşma. Toplu yaşam alanlarında çekilen bilinçsiz fotoğraflar özel yaşam alanına tecavüze girer. Örneğin; plajda, havuzda, eğlence mekanında çekilen fotoğraflar...📵