İnsanoğlu yaratıldığından beri tüm serüvenini Carl Sagan'ın deyimiyle "Soluk Mavi Nokta" üzerinde yaşadı. Bitkileri ıslah edip tarlalar, hayvanları evcilleştirip ahırlar, birlikte yaşamaya başlayıp şehirler kurdu.
Hareketli yaşam tarzı, günü geçirebileceği kısa planları yeterli görürken sonrasında geleceği de düşünmeye başladı. Planlar yaptı. Organizasyonlar kurdu. İlişki ağları oluşturdu. Maddeyi ve doğayı anlamaya, ona hakim olmaya çalıştı. Çetin şartları kolaylaştıracak aletler, sistemler, makineler icat etti.
Biraz durulunca kendine bakmaya, evreni anlamaya çalıştı. Biz kimiz? İnsan nedir? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Evrenin sonu var mı? Başka hayatlar da var mı? gibi sorular sormaya başladı.
Düşündüklerini paylaşmak, sonraki nesillere aktarmak için yazmaya başladı. İnsanlığın ortak birikiminden faydalananlar insana ve evrene dair yeni düşünceler, yeni buluşlar ortaya koydular. Bu buluşlar, yeni keşiflere ve yeni savaşlara sebep oldu. İmparatorlukların pazar paylaşma savaşlarında dökülen kan, yerini caydırıcı teknolojik silahlara bıraktı. Devletlerin güvenlik kaygısı teknolojik gelişmelerin seyrini de değiştirdi.
Geçtiğimiz yüzyıl maddi ve manevi inanılmaz keşiflere sahne oldu. Sanayi, seri üretim, bilgisayarlar, otomosyon sistemleri, ideolojiler, ulus devletler, uluslararası örgütler...
Bulunduğumuz yüzyıl ise bu baş döndürücü devinimin zirve yapışına tanıklık ediyor. Bilişim, yapay zeka, iletişim, akıllı sistemler, sanal marketler, kişiselleştirilmiş deneyimler...
Bu değişimin hızını anlayabilmek için elinizde bulunan telefona bakmanız yeterli. Çünkü elinizdeki ortalama bir cihaz, 1969'da Aya inen Apollo 11 uzay mekiğindeki bilgisayarın kapasitesinin en az 2 milyon kat üzerinde. Apollo 11'in işlemcisi 0.043 MHz, belleği 64kb'ydi.
Televizyonu yakından izleme, gözlerin bozulacak, diyen annelerimizi hatırlayın. VR, Glass veya Holo lensi görselerdi ne derlerdi acaba?
Düşünebiliyor musunuz, bu günün ortalama lise öğrencisi bir kaç yüzyıl önceki bilginlerden daha çok şey biliyor.
Durup düşünmemiz gerek. Neler oluyor? İnsanoğlu nereye gidiyor? Dünya nereye gidiyor? Bilim nereye gidiyor? Biz bu yolculuğun neresindeyiz? Ve can alıcı soru; ne yapmak gerek?
Cevabını birlikte bulmalıyız. Ben şuraya kapanış sözümü iliştirip yazıma son vereyim ki düşünmeye zamanımız kalsın.
Bugünkü kafayla dünü, dünkü kafayla bugünü anlamaya çalışan "yarını" daima kaybeder. Zamanın ruhunu yakalayabilmek; İşte tüm mesele bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
"Latince bir sözcük olan "Educare" inşa etmek, ayağa kaldırmak, dikmek ve desteklemek anlamına gelir. Her çeşit eğitimin temeli ve esasıdır."
Sizleri yeniden sayfamda görmeyi umut ediyorum.
İyi günler...
Niyazi AKSOY