Şimdi biz bunları çocuklara anlatıyoruz da, yetişkinler bunları ne derece biliyor ve ne kadarını uyguluyor?
İşte basit önerilerimiz;
▶️Sanal alemde herkes hiç kimsedir. Sen "sen" ol.😎
▶️Paylaşımlarında kaynak belirt, etik kurallara uy.😇
▶️Kimse sana *bedava* araba, hediye, çek vs vermez, tıklama.☠️
▶️Google'de arama yaptığında karşına ilk çıkan sonuçlar "reklamdır" incelemeden tıklama.🛒
▶️Sanal alemde yaptığın herşeyin "izi" kalır, aklından çıkarma👣
▶️Sosyal medya paylaşımları samimiyet içerecek diye dilbilgisi kurallarını ihmal etme.📖
▶️BÜYÜK HARFLE YAZILAN PAYLAŞIMLAR İTİCİDİR, BUNU KENDİNE DE BİZE DE YAPMA👿
▶️Şifrelerin büyük-küçük harf, rakam, özel işaret içermeli, unutma. (örn:Ahmet756.)🔒
▶️Google aramalarında kullanacağın anahtar sözcükler basit, tekil ve anlamlı olmalı, dikkat et.( Örn: -başım ağrıyor ne yapmalıyım- yerine -baş ağrısı öneri- gibi...)🔎
▶️Kaynağını bilmediğin uygulamaları cihazına indirme, incele.⛔
▶️Paylaşım yapacağın zaman özeline yer verme, titiz ol. (Örn: Bir doğum günü kutlaması anne-baba adını, doğum tarihini, yorumlar ve gizlenmemiş arkadaş listesi anne kızlık soyadını, konum bilgisi ev adresini verebilir.)👪
Ve son not: kimsenin fotoğrafını izni olmadan paylaşma. Toplu yaşam alanlarında çekilen bilinçsiz fotoğraflar özel yaşam alanına tecavüze girer. Örneğin; plajda, havuzda, eğlence mekanında çekilen fotoğraflar...📵
29 Eylül 2018 Cumartesi
5 Eylül 2018 Çarşamba
Okul boya, sınıf boya, göz boya
Son zamanlarda sosyal medyada sınıf ve sıra boyama trend haline geldi. Yapanlar iyi müdür, iyi öğretmen olarak bol bol reklam yapıyor. Ben yapılanı takdir etmekle birlikte olaya farklı açıdan yaklaşmak istiyorum.
Sıraları değil, kafaları yenilemek lazım. Bu çocukların sıraları bu hale getirmesine neden olan sebepleri ortadan kaldırmak lazım.
Bir çocuk sırayı niçin karalar? Ne zaman karalar? Nasıl karalar? Hangi çocuklar karalar? Hangi derste/ders dışında karalar? Bunlara bakmalı...
Sınıfta çocukları ders akışına dahil edebiliyor muyuz? Derslerimiz ne kadar ilgi çekiyor? Ne kadar eğlenceli ders işliyoruz? Derslik dışı öğrenmelere ne kadar zaman ayırıyoruz?
Cana, mala ve ortak kullanım alanlarına zarar vermeme, temizlik, sorumluluk, vicdan ve merhamet gibi erdemleri içselleştirebilmek için onlara ne kadar deneyim imkanı sunuyoruz?
Farklı öğrenciler için bireysel eylem planımız var mı? Çocukların hayatına ne kadar dokunabiliyoruz? Onları ne kadar anlayabiliyor, ne kadar tanıyabiliyoruz?
Evet, yapılan çalışma takdir edilmeli. Hemfikiriz. Lakin son zamanlarda bu moda oldu sanki. Okulu boya, sınıfı boya, sırayı boya ve böylece göz boya olayına indirgendi.
Fikirlerim genel gözlemlerime yönelik camiamızda bir farkındalık oluşturmaktır.
Muhabbetle...
Sıraları değil, kafaları yenilemek lazım. Bu çocukların sıraları bu hale getirmesine neden olan sebepleri ortadan kaldırmak lazım.
Bir çocuk sırayı niçin karalar? Ne zaman karalar? Nasıl karalar? Hangi çocuklar karalar? Hangi derste/ders dışında karalar? Bunlara bakmalı...
Sınıfta çocukları ders akışına dahil edebiliyor muyuz? Derslerimiz ne kadar ilgi çekiyor? Ne kadar eğlenceli ders işliyoruz? Derslik dışı öğrenmelere ne kadar zaman ayırıyoruz?
Cana, mala ve ortak kullanım alanlarına zarar vermeme, temizlik, sorumluluk, vicdan ve merhamet gibi erdemleri içselleştirebilmek için onlara ne kadar deneyim imkanı sunuyoruz?
Farklı öğrenciler için bireysel eylem planımız var mı? Çocukların hayatına ne kadar dokunabiliyoruz? Onları ne kadar anlayabiliyor, ne kadar tanıyabiliyoruz?
Evet, yapılan çalışma takdir edilmeli. Hemfikiriz. Lakin son zamanlarda bu moda oldu sanki. Okulu boya, sınıfı boya, sırayı boya ve böylece göz boya olayına indirgendi.
Fikirlerim genel gözlemlerime yönelik camiamızda bir farkındalık oluşturmaktır.
Muhabbetle...
2 Ocak 2018 Salı
Bir Öğretmen olarak 2018 için Ailelere Tavsiyelerim
2018'de çocuğunla;
✓ Oku
✓ Oyna
✓ Konuş
✓ Gez
✓ Dinle
✓ Seyret
Ona;
• Bütçe ver
• Sorumluluk ver
• Kural koy
• Sınır çiz
• Girişimciliği deneyimlet
Onun için;
• Zaman ayır
• Dil öğren
• Birikim yap
• Sağlıklı ol
Ve bunları rutine bağla. 0-9 yaş çocuğu her zaman rutini sever.
* Yukarıdaki maddeleri bir sonraki yazımızda örneklendirerek açacağız.
✓ Oku
✓ Oyna
✓ Konuş
✓ Gez
✓ Dinle
✓ Seyret
Ona;
• Bütçe ver
• Sorumluluk ver
• Kural koy
• Sınır çiz
• Girişimciliği deneyimlet
Onun için;
• Zaman ayır
• Dil öğren
• Birikim yap
• Sağlıklı ol
Ve bunları rutine bağla. 0-9 yaş çocuğu her zaman rutini sever.
* Yukarıdaki maddeleri bir sonraki yazımızda örneklendirerek açacağız.
Etiketler:
2018,
anne baba,
çocuk,
mutlu çocuk,
tavsiye
23 Aralık 2017 Cumartesi
Pal Sokağı Çocukları ve Vatanseverlik
Bir gün ilkokul öğretmenimiz elinde bir kitapla geldi sınıfa. Biraz kitaptan bahsetti ve kendisi için bu kitabın çok değerli olduğunu söyledi. "Kim okumak ister" diye sorduğunda herkes çığlık çığlığa parmak kaldırınca hepimize aynı anda veremeyeceği için hakkaniyetli olması açısından kitaplık defterine baktı. O sırada en çok kitap okuyan ben olduğum için ilk olarak okumak bana nasip oldu...
Aradan en az 26 yıl geçmesine rağmen hâlâ Nemeçek'i, Pal Sokağı Çocuklarını ve Sibel öğretmenimi unutmadım. Her hatırladığımda ise burnumun direği sızlar...
Vatan sevgisini bir çocuğa kazandırmanın belki de en güzel, en edebi ve en gerçekçi yoluydu bu...
Yükselen apartmanlara karşı ellerinde kalan son oyun sahasını korumak için canını dişine takan fedakar çocukların yürek ısıtan romanı...
Bir çocuk; evini, sokağını, mahallesini tanımaz, sahiplenmez ise ülkesini ve milletini de sevemez, sahiplenemez.
Eğitimde "yakından uzağa, somuttan soyuta, basitten karmaşığa, öğrenciye uygunluk ve bilinenden bilinmeyene " ilkeleri vardır. Bu romanda tüm bunlar var.
Doğruluk, yardımseverlik gibi birçok temel değeri içeren ve oyun sahası bağlamında vatanseverliği de örtülü olarak içeren bir roman. İyi ki okumuşum. İyi ki Sibel öğretmenim beni bu kitapla tanıştırmış. Şimdi ben de öğrencilerime tavsiye ediyorum.
Pal Sokağı Çocukları'na benzeyen bir çok kitap yazıldı, film yapıldı. Ama hiç biri onun yerini tutamadı.
9 yaş üzeri çocukların okumasında fayda görüyorum.
Aradan en az 26 yıl geçmesine rağmen hâlâ Nemeçek'i, Pal Sokağı Çocuklarını ve Sibel öğretmenimi unutmadım. Her hatırladığımda ise burnumun direği sızlar...
Vatan sevgisini bir çocuğa kazandırmanın belki de en güzel, en edebi ve en gerçekçi yoluydu bu...
Yükselen apartmanlara karşı ellerinde kalan son oyun sahasını korumak için canını dişine takan fedakar çocukların yürek ısıtan romanı...
Bir çocuk; evini, sokağını, mahallesini tanımaz, sahiplenmez ise ülkesini ve milletini de sevemez, sahiplenemez.
Eğitimde "yakından uzağa, somuttan soyuta, basitten karmaşığa, öğrenciye uygunluk ve bilinenden bilinmeyene " ilkeleri vardır. Bu romanda tüm bunlar var.
Doğruluk, yardımseverlik gibi birçok temel değeri içeren ve oyun sahası bağlamında vatanseverliği de örtülü olarak içeren bir roman. İyi ki okumuşum. İyi ki Sibel öğretmenim beni bu kitapla tanıştırmış. Şimdi ben de öğrencilerime tavsiye ediyorum.
Pal Sokağı Çocukları'na benzeyen bir çok kitap yazıldı, film yapıldı. Ama hiç biri onun yerini tutamadı.
9 yaş üzeri çocukların okumasında fayda görüyorum.
Etiketler:
değerler eğitimi,
Pal Sokağı Çocukları,
tavsiye kitap,
vatanseverlik
3 Aralık 2017 Pazar
Büyük Resim ve STEM
"Ve nihayet modaya ben de uydum, başlığında STEM geçen yazı kaleme aldım."
Bilginin çok hızlı bir şekilde değiştiği, dönüştüğü ve üretildiği günümüzde uzmanlık alanları kılcal damarlarına kadar ayrılmış durumda. Bilim insanları ve eğitimciler çoğu zaman bu kılcal damarlarda kaybolup odaklanma körlüğü yaşıyor.
Bir kardiyoloğun, kalp ve damar hastalıkları bölümünün hipertansiyon dalının, stresin etkisinin ölçülmesi konusunda edindiği uzmanlığı, insan vücudunun ve yaşamının karmaşık yapısından dolayı tek başına hastalığın tedavisine imkan vermiyor. Endokrinoloji, metabolizma ve nöroloji gibi diğer dallarla işbirliği yapması gerekiyor. İşte bu işbirliği yüzyılımızın en kıymetli becerilerindendir.
Eğitim konusunda da durum aynı. Herkes filin farklı bir yerinden tutuyor. Bazıları ölçme, bazıları öğretim programları, bazıları insan kaynakları, bazıları da eğitim materyali üzerinden sorunları tanımlıyor. Nitelikli bir işbirliği ve bütüncül bir bakış açısı sağlanamıyor.
Buna rağmen, son zamanların en moda yaklaşımlarından birisi olan ve disiplinler arası işbirliği üzerinde yükselen STEM'in eğitim sistemimize entegre edilmesi çok iyi olmuştur. Her ne kadar ekonomi ve üretim odaklı hedeflerin bir aracı olsa da ülkemizin eğitim hedeflerine ulaşmasında büyük katkıları olacaktır. Fakat bu dahi tek başına yaralarımıza merhem olmaz.
STEM yaklaşımının Değerler Eğitimi, sanat ve sporla desteklenmesi gerekir. Aynı şekilde Sosyal Bilimlerin de Tarih, Coğrafya, Edebiyat, Sosyoloji ve Felsefe işbirliğine dayalı, bütüncül bir bakış açısına dayanan yeni bir yaklaşımı esas alması lazımdır.
Velhasılı parçalarda kaybolup, büyük resmi gözden kaçırmamak gerekir.
Bilginin çok hızlı bir şekilde değiştiği, dönüştüğü ve üretildiği günümüzde uzmanlık alanları kılcal damarlarına kadar ayrılmış durumda. Bilim insanları ve eğitimciler çoğu zaman bu kılcal damarlarda kaybolup odaklanma körlüğü yaşıyor.
Bir kardiyoloğun, kalp ve damar hastalıkları bölümünün hipertansiyon dalının, stresin etkisinin ölçülmesi konusunda edindiği uzmanlığı, insan vücudunun ve yaşamının karmaşık yapısından dolayı tek başına hastalığın tedavisine imkan vermiyor. Endokrinoloji, metabolizma ve nöroloji gibi diğer dallarla işbirliği yapması gerekiyor. İşte bu işbirliği yüzyılımızın en kıymetli becerilerindendir.
Eğitim konusunda da durum aynı. Herkes filin farklı bir yerinden tutuyor. Bazıları ölçme, bazıları öğretim programları, bazıları insan kaynakları, bazıları da eğitim materyali üzerinden sorunları tanımlıyor. Nitelikli bir işbirliği ve bütüncül bir bakış açısı sağlanamıyor.
Buna rağmen, son zamanların en moda yaklaşımlarından birisi olan ve disiplinler arası işbirliği üzerinde yükselen STEM'in eğitim sistemimize entegre edilmesi çok iyi olmuştur. Her ne kadar ekonomi ve üretim odaklı hedeflerin bir aracı olsa da ülkemizin eğitim hedeflerine ulaşmasında büyük katkıları olacaktır. Fakat bu dahi tek başına yaralarımıza merhem olmaz.
STEM yaklaşımının Değerler Eğitimi, sanat ve sporla desteklenmesi gerekir. Aynı şekilde Sosyal Bilimlerin de Tarih, Coğrafya, Edebiyat, Sosyoloji ve Felsefe işbirliğine dayalı, bütüncül bir bakış açısına dayanan yeni bir yaklaşımı esas alması lazımdır.
Velhasılı parçalarda kaybolup, büyük resmi gözden kaçırmamak gerekir.
Etiketler:
Bütüncül yaklaşım,
disiplinler arasılık,
Odaklanma körlüğü,
STEM
30 Kasım 2017 Perşembe
Domates, Biber ve Matematik
İlkokulda öğretmenimizin matematiğe olan tutkusu, benim de öğretmenime olan sevgim, en sevdiğim dersin matematik olmasına sebep oldu. Ciddi ciddi severdim matematiği. Sorular bulmaca gibi zevk verirdi bana. O yıllarda 5.sınıfta girdiğim Devlet Parasız Yatılı sınavını dahi kazandım. Bildiğim kadarıyla okulumuzdan daha önce bu sınavı kazanan olmamıştı, ya da ben bilmiyordum.
Ortaokulda ise yarım saatini marketinin hesaplarıyla geçiren, kalan on dakikada ise alelacele ders anlatan Süleyman G. isimli bir matematik öğretmenim vardı.
Okulun ilk bir kaç haftası korku ve panik içerisinde bocalama ile geçti. Bir gün derse girdiğimde Süleyman Bey tahtaya eksiler ve artılarla dolu bir soru yazdı. Çözün bunu deyip hesap işlerine daldı. Çözemedim, arkadaşımdan baktım. Çünkü bir önceki dersin olduğu gün yemekhane nöbetçisiydim, derse girmemiştim. Dersin sonunda birini tahtaya kaldırıp çözdürdü. Hiç birşey anlamadım. O akşam dersten sonra Fatih'e sordum. -2 ile -2'nin çarpımı nasıl +4 olur, diye. Verdiği cevap tatmin etmedi. Sonraki derslerde hocaya da soramadım. Çünkü buna en küçük imkan verecek bir yaklaşımı yoktu.
Bir kaç hafta sonra aynı sahne yine tekerrür etti. Bu sefer tahtada a'lar ve b'ler vardı. Basit denklemler yani. Onu oraya atıp, bunu buraya getirip çözülüyordu. Yine anlamadım. Yine Fatih'e sordum. -4 karşıya geçince niçin +4 oluyor? Cevap yine tatmin etmiyordu . Kafamda deli sorular... Neyse 5. ve 6. sınıfta ilk yazılılarım 3, ikinciler 5'ti. Çünkü Fatih'le yazılı kağıtlarını değiştirdik hep. (Fatih şuan bir üniversitede matematik hocası) Hatta birinde ben uçlu kalemle bir kaç soruyu çözmüştüm kalanını Fatih normal kalemle çözmüştü. O yazılının açıklanacağı gün bir arkadaşımla sıra değiştirip yemekhane nöbetçisi olmuştum. İyi ki olmuşum, çünkü o ders hoca benim kağıdı baya sorgulamış sınıfta.
Liseyi İskenderun Ticaret Meslek Lisesin'nde okudum. İlk sene Mustafa Duyar adında harikulade bir matematik öğretmenim oldu. Denklemleri bana o sevdirdi. Anlamadığımız yeri usanmadan defalarca anlattı. Bir kez sinirlendiğine şahit olmadım. Tüm 9. sınıflara benim matematikte ne kadar iyi olduğumu anlattı hep. Bir sene sonra tayini çıktı, gitti. Yerine gelen Süleyman'ı aratmadı. Zaten meslek lisesi olduğu için üst sınıflarda matematik dersi de yok denecek kadar azaldı.
Lisede okul birincisi olduğum için alandışı olmasına rağmen sınıf öğretmenliği bölümünü kazandım. Orada da yine matematikle başım derde girdi. Fonksiyon grafikleriyle dolu tahtaya bakınca içimin karardığı bir gün hocama sordum; Hocam, lisedeki hocamız denklemleri anlatırken şöyle derdi. Üç kilo domates ile 2 kilo biber 17 lira, 5 kilo domatesle 2 kilo biber 17 lira ise ben buradan domates ve biberin fiyatlarını bulabiliyorum. Ama sizin anlattıklarınızın bende bir karşılığı yok. Bu fonksiyon dediğimiz şey nedir, ne işe yarar?
Derin bir sessizlik ve sınıfta atılan 3 tur sonunda arkadan gelip omuzuma iki defa hafifçe vurdu; oğlum git pazarda domates biber sat o zaman...
Geçme notu 50 olmasına rağmen o yıl matematikten finallerde de bütünlemelerde de kaldım. 2. sınıfta aynı dersi alttan yine aldım, yine kaldım. Okulu uzatmaya ramak kala bütünlemelerde 50 ile zor geçtim.
Eğitim sistemimizin kısa özeti budur. PİSA ve TİMSS, öğretmen nitelikleri, öğretim programları ve okulun gerçek hayattaki karşılığı bu açıdan değerlendirilmeli.
Matematiği anlamıyorum ama çok seviyorum, öğrencilerimin de sevmesi için çırpınıyorum. Tarih tekerrür etmesin...
Ortaokulda ise yarım saatini marketinin hesaplarıyla geçiren, kalan on dakikada ise alelacele ders anlatan Süleyman G. isimli bir matematik öğretmenim vardı.
Okulun ilk bir kaç haftası korku ve panik içerisinde bocalama ile geçti. Bir gün derse girdiğimde Süleyman Bey tahtaya eksiler ve artılarla dolu bir soru yazdı. Çözün bunu deyip hesap işlerine daldı. Çözemedim, arkadaşımdan baktım. Çünkü bir önceki dersin olduğu gün yemekhane nöbetçisiydim, derse girmemiştim. Dersin sonunda birini tahtaya kaldırıp çözdürdü. Hiç birşey anlamadım. O akşam dersten sonra Fatih'e sordum. -2 ile -2'nin çarpımı nasıl +4 olur, diye. Verdiği cevap tatmin etmedi. Sonraki derslerde hocaya da soramadım. Çünkü buna en küçük imkan verecek bir yaklaşımı yoktu.
Bir kaç hafta sonra aynı sahne yine tekerrür etti. Bu sefer tahtada a'lar ve b'ler vardı. Basit denklemler yani. Onu oraya atıp, bunu buraya getirip çözülüyordu. Yine anlamadım. Yine Fatih'e sordum. -4 karşıya geçince niçin +4 oluyor? Cevap yine tatmin etmiyordu . Kafamda deli sorular... Neyse 5. ve 6. sınıfta ilk yazılılarım 3, ikinciler 5'ti. Çünkü Fatih'le yazılı kağıtlarını değiştirdik hep. (Fatih şuan bir üniversitede matematik hocası) Hatta birinde ben uçlu kalemle bir kaç soruyu çözmüştüm kalanını Fatih normal kalemle çözmüştü. O yazılının açıklanacağı gün bir arkadaşımla sıra değiştirip yemekhane nöbetçisi olmuştum. İyi ki olmuşum, çünkü o ders hoca benim kağıdı baya sorgulamış sınıfta.
Liseyi İskenderun Ticaret Meslek Lisesin'nde okudum. İlk sene Mustafa Duyar adında harikulade bir matematik öğretmenim oldu. Denklemleri bana o sevdirdi. Anlamadığımız yeri usanmadan defalarca anlattı. Bir kez sinirlendiğine şahit olmadım. Tüm 9. sınıflara benim matematikte ne kadar iyi olduğumu anlattı hep. Bir sene sonra tayini çıktı, gitti. Yerine gelen Süleyman'ı aratmadı. Zaten meslek lisesi olduğu için üst sınıflarda matematik dersi de yok denecek kadar azaldı.
Lisede okul birincisi olduğum için alandışı olmasına rağmen sınıf öğretmenliği bölümünü kazandım. Orada da yine matematikle başım derde girdi. Fonksiyon grafikleriyle dolu tahtaya bakınca içimin karardığı bir gün hocama sordum; Hocam, lisedeki hocamız denklemleri anlatırken şöyle derdi. Üç kilo domates ile 2 kilo biber 17 lira, 5 kilo domatesle 2 kilo biber 17 lira ise ben buradan domates ve biberin fiyatlarını bulabiliyorum. Ama sizin anlattıklarınızın bende bir karşılığı yok. Bu fonksiyon dediğimiz şey nedir, ne işe yarar?
Derin bir sessizlik ve sınıfta atılan 3 tur sonunda arkadan gelip omuzuma iki defa hafifçe vurdu; oğlum git pazarda domates biber sat o zaman...
Geçme notu 50 olmasına rağmen o yıl matematikten finallerde de bütünlemelerde de kaldım. 2. sınıfta aynı dersi alttan yine aldım, yine kaldım. Okulu uzatmaya ramak kala bütünlemelerde 50 ile zor geçtim.
Eğitim sistemimizin kısa özeti budur. PİSA ve TİMSS, öğretmen nitelikleri, öğretim programları ve okulun gerçek hayattaki karşılığı bu açıdan değerlendirilmeli.
Matematiği anlamıyorum ama çok seviyorum, öğrencilerimin de sevmesi için çırpınıyorum. Tarih tekerrür etmesin...
Etiketler:
matematik eğitimi,
Matematik sevgisi,
öğrenci tutumu
27 Kasım 2017 Pazartesi
Onlar...
Onlar her yerdeler.
Hızla çoğalıyorlar.
Çok güçlüler.
Becerikli ve titizler.
Hata yapmıyorlar.
Hasta olmuyorlar.
Üşümüyorlar.
24 saat kesintisiz çalışıyorlar.
İş yerinden ayrılmıyorlar.
Mesai ücreti istemiyorlar.
Acıkmıyorlar.
Psikolojileri asla bozulmuyor.
Tatil yapmıyorlar.
Sigorta istemiyorlar.
Ücret almıyorlar.
Söylenmiyorlar.
Patronu çekiştirmiyorlar.
Tazminat istemiyorlar.
Onlar her yerdeler.
Onlar, robotlar… Çocuklarımızı işsiz bırakacaklar.
- Korkmayın, biz izin vermediğimiz sürece metal yığınından ibaretler diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü tüm üretim bileşenleri sistemlerini onların üzerine tesis ediyor. Ama önlem almak, yeni duruma uyum sağlamak elimizde.
Peki ne yapmalıyız?
Onların yapamadığı, sadece bizim yapabildiğimiz becerilere odaklanmalıyız. Mesela robotlar eleştirel düşünemezler, yaratıcılıkları yoktur, insiyatif alamazlar, çıkarımda bulunamazlar, liderlik yapamazlar.
Bizim bu becerilerimiz onlara hakim olup, onları kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanmamıza yetecektir. Robotik, kodlama, maker hareketleri bir bakıma bu amaca hizmet eder.
Buraya kadar yazdıklarım buz dağının görünen kısmı. 3D yazıcılar, akıllı nesneler, yapay zeka, esnek madde, sanal gerçeklik, nükleer enerji, sanal market, bitcoin sanal para var daha…
Olmaz diye düşünme, oldu bile!
Etiketler:
21. yüzyıl becerileri,
3D yazıcılar,
kodlama,
Robotlar,
sanal para
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)