21. yüzyıl becerileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
21. yüzyıl becerileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2017 Pazartesi

Onlar...

Onlar her yerdeler.
Hızla çoğalıyorlar.
Çok güçlüler.
Becerikli ve titizler.
Hata yapmıyorlar.
Hasta olmuyorlar.
Üşümüyorlar.
24 saat kesintisiz çalışıyorlar.
İş yerinden ayrılmıyorlar.
Mesai ücreti istemiyorlar.
Acıkmıyorlar.
Psikolojileri asla bozulmuyor.
Tatil yapmıyorlar.
Sigorta istemiyorlar.
Ücret almıyorlar.
Söylenmiyorlar.
Patronu çekiştirmiyorlar.
Tazminat istemiyorlar.
Onlar her yerdeler.
Onlar, robotlar… Çocuklarımızı işsiz bırakacaklar.

  • Korkmayın, biz izin vermediğimiz sürece metal yığınından ibaretler diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü tüm üretim bileşenleri sistemlerini onların üzerine tesis ediyor. Ama önlem almak, yeni duruma uyum sağlamak elimizde.

Peki ne yapmalıyız?

Onların yapamadığı, sadece bizim yapabildiğimiz becerilere odaklanmalıyız. Mesela robotlar eleştirel düşünemezler, yaratıcılıkları yoktur, insiyatif alamazlar, çıkarımda bulunamazlar, liderlik yapamazlar.
Bizim bu becerilerimiz onlara hakim olup, onları kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanmamıza yetecektir. Robotik, kodlama, maker hareketleri bir bakıma bu amaca hizmet eder.

Buraya kadar yazdıklarım buz dağının görünen kısmı. 3D yazıcılar, akıllı nesneler, yapay zeka, esnek madde, sanal gerçeklik, nükleer enerji,  sanal market, bitcoin sanal para var daha…

Olmaz diye düşünme, oldu bile!



7 Temmuz 2016 Perşembe

ENDÜSTRİ 4.0

50 yıl önce okulda öğrendiklerimizin %75'ini gündelik hayatta kullanırken, bugün bu oran %2'lere düşmüş durumda.
Okullar maalesef hem gerçek hayattan koparıyor, hem yaratıcılığı öldürüyor. Anne babalar da aynı şekilde çocuğun merak, hayalgücü, oyun kurma, hareket etme ve girişimcilik yeteneklerini sınırlandırıyor.
Çocuklarımızın %75'i bir mahkum kadar bile gün ışığını göremezken dünya bambaşka bir devrime hazırlanıyor.
Buz Devrindeki Sid gibi miskinliğimiz yüzünden bu devrimi kaçırıp bir mamudun kıçında yağmurdan korunmaya mahkum olacağız.
Spacex Mars'a turist götürmeye, Tesla elektrikli aracını piyasaya sürmeye, Google yapay zeka yapmaya hazırlanıyor.
Biz bir yerli arabadır tutturduk gidiyoruz. Bizim artık yerli araba motoruna değil, yerli arama motoruna ihtiyacımız var. Google, Yandex şirketleri gibi...
Bu devrim gerçekliğin sanal dünya ile entegrasyonu ile ekonomik alanda aracı kurumlar ortadan kalkacak, üreticiden tüketiciye ulaşacacak ürünlerin otomasyonu ile bilinçli tüketici devri başlayacak.
Akıllı sistemlerle üretimin, eğitimin, güvenliğin, sağlığın dijitallesmesi akıllı şehirler ve akıllı yaşamlar sunacak.
Bu pazarda ya tüketen olup köleliğe razı olacağız, ya üreten olup müreffeh, onurlu ve bağımsız bir millet olacağız.
Peki ne yapmalı?
1) -Kodlama dersi
-Robotik dersi
-Zeka oyunları dersi zorunlu olmalı
2) Okullar dönüşmeli
3) Bilimsel düşünce üniversitelere yeniden hakim olmalı
4) Torpilli değil, liyakat sahibi bilim adamları iş başında olmalı.
5) Ülkede özgür düşünce ortamı oluşmalı
6) Sanat, Tasarım ve estetik her alanda olmalı
7) Okul öncesi zorunlu olmalı
8) Meslek liseleri özel bir konumda ve özerk olmalı

8 Temmuz 2015 Çarşamba

İnovasyon ve Eğitim

İnovasyon (TDK; Yenilesim) var olan bir ürünü geliştirerek veya var olandan bağımsız olarak ortaya konulan yaratıcı fikirlerin ürüne dönüştürülerek kullanımı için yayılması ve ticari fayda sağlaması işidir. İnovasyon, yeniliğe açık ve üst düzey problem çözme becerilerinden beslenen bir kavramdır.

Örneğin, klasik kanepe üreten bir mobilyacının terletmeyen, leke tutmayan, çıkarılıp yıkanabilen bir kılıfa sahip farklı formda daha kullanışlı bir kanepe tasarlayıp, üretmesi ve satması inovasyon kabul edilebilir.

İnovasyon, üretim ve pazarlama için son derece önemlidir. Rakiplerinden bir adım önde olan üreticiler, tercih sebebi olması dolasıyla pazardaki payını artırmakta, kendisine yeni alan açmakta, AR-GE (Araştırma-Geliştirme) faaliyetlerini geliştirmekte, yeni ürünler ortaya koymakta, istihdam yaratmakta ve ülke ekonomisine daha fazla girdi oluşturmaktadır.

21.yüzyıl her platformda inovasyon rekabetine sahne olmaktadır. Bu rekabette ipi göğüsleyenler eğitimde yaratıcı düşünceye, ileri düzeyde problem çözme becerilerine sahip çocuklar yetiştirmeye yatırım yapan ülkeler olmuştur.

Teknolojiden tarıma, sanayiden hayvancılığa, turizmden balıkçılığa kadar ekonominin her alanında inovasyonun devasa etkilerini görmekteyiz.

Hepimizin bir köşesinden okuduğu veya seyrettiği Harry Potter kitabının oluşturduğu ekonominin cirosu İş bankası ve Sabancı Holding’in toplamından daha fazladır. 

7 yıl önce Jack DORSEY tarafından kurulan Twitter’ın değeri de Koç Holding’in 3, THY’nin 9 katı kadardır.

53 kişinin çalıştığı ve sadece 5 yıllık bir şirket olan WhatsAPP’ın değeri ise 19 milyar dolar.

9 yaşında kodlamaya başlayan Mark Zuckerberg’in kurduğu Facebook’undeğeri de 200 milyar doları aşmış durumda.

APPLE’nin kurucusu Steve JOBS, Microsoft’un sahibi Bill GATES’in ülkelerine sağladığı katma değer ekonomisini sanırım söylemeye gerek yok.

Sanayi devriminden sonra, bilgiye erişimin kolaylaşması ile bilgi toplumuna geçen dünya, bilginin transfer edilmesi ve yeniden yorumlanması ile de bu sürece tamamlayarak inovasyon çağına geçmiş durumdadır.

Biz, ülke olarak sanayi devrimini tamamlamadan bilgi çağına geçtiğimiz için inovasyon –şimdilik- bize uzak görünüyor. 

Sanayi alanında, ileri teknoloji ihracımızın milli gelir içindeki payı %0,26 (2.1 milyar dolar) Güney Kore’nin ise 130 milyar dolar…

Iphone 6'da, 20'nin üzerinde ülkeye yayılmış 777 fabrikada üretilen 1300 parça var. Ama Türkiye bu hesapta yok.

Tarımda ise çok insanla, çok çalışıyoruz ama az üretiyoruz. 5.6 milyon çifçimizle yaptığımız üretimi Avustralya 664 bin çiftçisiyle yapıyor. 

Yurtdışından saman, canlı hayvan, tohum, gübre ithal ediyoruz. Oysa küçük inovaktif dokunuşlarla kendimize yetmek, üretimimizi artırıp zirveye tırmanmak hiç de zor değil.

Dünya fındık üretiminin %85’ini karşılamamıza rağmen markalaşmış bir ürün yaratamadığımız için yıllık fındık gelirimiz 2.3 milyar doları geçemiyor. Oysa bizim fındığımızı alıp markalaştıran Michele Ferrero, dünya genelinde piyasaya sürdüğü Nutella markası ile 11 milyar dolar kazanabiliyor.

Bu ülkede tam 20 milyon üretime katılabilecek, ekonomiye katma değer sağlayacak, yaratıcı fikirleriyle yeni bir gelecek inşa edecek gencimiz var. Avrupa’nın 15 ülkesindeki genç nüfusun toplamı bile bu kadar etmiyor.

Ziya SELÇUK hocamızın da dediği gibi “19.yy binalarında 20.yy programlarıyla21.yy çocuklarını eğitmeye çalışıyoruz. Teknolojik olmayan sorunlarımızı teknoloji ile çözmeye çalışıyoruz.”

Bir tekstilci, sanayici, marangoz yaptığı yanlış işi “pardon” diyerek telafi edebilir, ne yazık ki eğitimde pardon yoktur. Eğitim, uzun bir sürece yayılan ihtisas işidir. Günü birlik oluşturulan politikalar bu ülkeye her zaman zarar vermiş, bedel ödetmiştir. Artık eğitimi politik hegemonyadan, mevsimsel çıkar ve ideolojik saplantılardan kurtararak kendi iklimine çekmeliyiz.

Toplumda oluşturulan “bir baltaya sap olamama” deyimi ile sap yerine konulan gençlerimizi inovasyona yöneltmeli “icat çıkarma” dediğimiz girişimci kişilikleri de icat çıkarması için şevklendirmeliyiz.

Microsoft'u bırakıp ABD'den Türkiye'ye gelen ve dünyanın ilk sosyal medya platformu olan Ekşi Sözlük’ün kurucusu Sedat Kapanoğlu'na sitedeki paylaşımlar yüzünden 10 ay hapis cezası vererek yaratıcı becerisi tartışmasız bir girişimciyi cezalandırmak, ülkeyi terk etmesine zorlamak da “icat çıkarma!” ikazının bir sonucudur.

4 tane girişimci ruhlu Türk genci tarafından 2000 yılında 40 metrekarelik bir odada kurulan ve 589 milyon dolara satılan Yemek Sepeti ise gençlerimizin yapabileceklerinin takdire şayan bir başka ispatı olsa gerek.


İnovatif düşüncenin temeli özgür düşünce, yaratıcılık ve üst düzey problem çözme becerileridir. Güney Kore’de %28 olan bu beceri Türkiye’de 2.2’dir.

İngiltere, ABD ve bir çok Avrupa ülkesinde 5 yaşından itibaren çocuklara kodlama dersi veriliyor. Farklı disiplinlerin bir araya geldiği, yeni ve yaratıcı düşüncelerin projeye dönüştüğü maker stüdyolarda girişimcilik destekleniyor. AR-GE’ye ciddi bütçeler ayrılıyor. Çalışanların mesleki ve kişisel gelişimlerine destek veriliyor. 

Mesela, ABD’de üniversiteler 7 yılda bir akademisyenlere 1 yıl izin verirler. Kendilerini yenilemeleri için.

Finlandiya, Japonya, Kanada, Güney Kore gibi PİSA sonuçlarına göre üst düzey problem çözme becerileri yüksek olan öğrencilerin olduğu ülkelerin inovasyona dayalı bilgi ekonomilerinin oluşturduğu evrensel markalar ortada.

Biz de Türkiye olarak bu süreçte yerimizi almalıyız. Siyasetin müdahil olmadığı, ortak bir ulusal eğitim programı hazırlayıp (TED’in hazırladığı UEP gibi) yeni nesil okullarla duvarları yıkıp “okul” kavramına işlerlik kazandırmalıyız. 

Örgün eğitimde okuyan çocuklarımızın %65’inin henüz icat edilmemiş meslekleri icra edeceğini düşünürsek, mesleki teknik okullarımızı çeşitlendirerek, sadece bir meslek öğrenmeye yönelik okullar olmaktan çıkarıp, 21. Yüzyıl becerilerinin kazandırıldığı, üretime katılan, açık okullar haline getirmeliyiz.

Okul öncesinden başlayarak çocuklarımıza haftada en az 2 saat kodlama okuryazarlığı ve girişimcilik dersi konmalıdır.

Maker stüdyolarla yaratıcılık ve proje yapma arzusu desteklenmeli ve bu merkezlerin sayıları artırılmalıdır.

İnovasyona yönelik atılan bu adımların yanında AR-GE harcamaları da artırılarak (OECD ülkelerinde sondan 4’teyiz.) girişimci gençlere kendini ifade etme mecraları oluşturulmalıdır.

İbni Sina’nın da dediği gibi; Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.

Niyazi AKSOY