11 Kasım 2015 Çarşamba

DİN EĞİTİMİ ÜZERİNE

Üstün DÖKMEN, bir süre önce Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da bulunduğu bir sempozyumda şu cümleleri sarf etmişti;
Van depreminde Türkiye 5 aldı. Kolonları kesip galeri yapan da 5 aldı, ölen de. Herkesin din dersi 5’ti ama bunca hırsız, ahlaksız, uğursuz nereden çıktı? 

Bu sözler, “Din eğitiminde nerede yanlış yapıyoruz?” sorusunun cevabını düşünmeye ve sorgulamaya sevk etti. Ve bu yazının fitilini ateşledi.

-Yemeğini bitirmek istemeyen çocuğa “Yemeğini bitirmezsen Allah seni çarpar!” diye tehdit eden bir anne-baba düşünün.
-Büyükbabasının niçin öldüğünü soran çocuğa “Allah böyle istedi.” Diye cevap veren bir anne-baba,
-Deprem, sel gibi doğal afetleri merak eden çocuğa “Depremi yapan da Allah, depremden kurtaran da…” diyen anne-baba,
-Engelli birini görüp, bunu yadırgayan ve sorgulayan çocuğa “Allah onu da ayaksız yarattı oğlum.” diyen ebeveynler,
-Fakirliğini “Allah bizi yoklukla sınıyor.” diye perdeleyen anne babalar hayal edin…

7-8 yaşlarındaki bir çocuğa böyle cevaplar verdiğiniz zaman, onun ruh halini düşünebiliyor musunuz?
Allah, çocuğun gözünde sevdiklerini elinden alan, büyük felaketlere sebep olan, ufacık çocukları açlıkla sınayan, insanları kolsuz bacaksız bırakan, görünmeyen, konuşmayan ama her şeyi gören, duyan, her şeye karışan bir korkunç devden ibaret olur.
Çocuk 9 yaşına kadar somut düşünme becerisine sahip olmadığı için, dini eğitimin bu yaşlarda verilmesinde çok dikkatli olunması gerekir. Mümkün olduğu kadar soyut kavramlara girilmeden, örnek olaylar ve ahlak eğitimi üzerinde yoğunlaşılmalı. Somutlaştırılmış ahlak eğitimi, dini eğitimin temelini oluşturmalıdır.
Büyükbabanın ölümü, deprem, sakatlık, ekmek israfı ve yoksulluk gibi şeylerin sebepleri çocuğun anlayabileceği düzeyde, somut verilerle anlatılmalıdır.
Örneğin, dedenin ölümünü bir çiçeğin filizlenip, büyümesi ve sonra kurumasıyla ilişkilendirerek, doğadaki tüm canlıların bu süreci yaşadığı net, basit ve tutarlı sözcüklerle açıklanabilir.
Her şeyin nedenini Allaha bağlayan çocuk, olayları ve durumları sorgulamadan uzak bir biçimde, dogmatik düşüncelerle kabullenecektir.
Araştırarak, sorgulayarak, düşünerek, deneyimleyerek velhasılı çalışarak üretme yerine, hazır cevaplı ve miskin bir anlayışa teslim olacaktır.
İngiltere’de yapılan bir araştırmada ilkokulda felsefe öğrenen çocukların İngilizce ve matematik derslerinde daha başarılı olduğunu ortaya koymuştur. Araştırma 9-10 yaşındaki çocuklarda olumlu sonuç vermiştir.
7 yaşındaki çocuğun eline zikirmatik verip, 8 yaşındaki kız çocuğuna “Saçlarını açanları Allah cehennemde yakar.” diyerek tembihleyip okula yollarsak bu çocukların ruh dünyasında telafisi mümkün olmayan hasarlara yol açarız.
Sınavlara hazırlanırken çalışmak yerine Eyüp Sultan’a dilek dilemeye giden, doktora görünmek yerine hocaya okutmaya giden, yoksulluğu çalışmakta değil de türbelere yüz sürmekte arayan nesil hep bu yanlış din eğitiminin ürünüdür.
Sosyal paylaşım sitelerinde üzerinde “Allah” yazan bal peteklerini, ağaç dallarını, kayaları görmüşsünüzdür. Neredeyse İngilizcedeki “W” harfini bile “Allah lafzı” diye paylaşacak seviyeye geldik.
Dünya kuyruklu yıldıza mekik gönderip, evren genişlemesini, kara deliği, zaman kaymasını, kök hücreyi, yapay zekâyı tartışırken bizim şeftali çekirdeğinde Allah’ı aramamız da doğrudan bununla ilgilidir.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr.M.Şevki AYDINBöyle bir dindarlık bireyin düşünme, sorgulama, seçme, karar verme, sorun çözme gibi insani yeteneklerini besleyip büyüten güç olmaktan çıkar, bunlara ket vuran etkili bir unsura dönüşür. Avrupa insanının aydınlanma yolunda inanan insanın yerine düşünen insanı yetiştirme ihtiyacı duyması, işte böyle bir olumsuz dindarlık anlayışını yok etmeye mecbur olmasından kaynaklanıyordu. İslam’ı böyle bir duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.”
Dinin temeli güzel ahlaktır. Güzel ahlak, doğruluk, yardımlaşma, merhamet, cesaret, çalışmak, dürüstlük kavramlarını kapsar.
Toplumumuzdaki bu kadar ibadethaneye,  bu kadar din adamımıza, bu kadar dini eğitim veren kuruma ve din kültürü öğretmenlerine rağmen hala bir ahlaki çöküş varsa, sebepleri üzerinde çok kafa yormak lazım.
Hırsızlığı, yalan söylemeyi, sahtekârlığı, bencilliği, duyarsızlığı, sevgisizliği ve nezaketsizliği bir sebep olarak değil, sonuç olarak görmeliyiz.
Peki, bu konuda anne-baba, öğretmen ve bir birey olarak bizler ne yapmalıyız?
1-En güzel eğitim iyi örnek olmakla başlar. O halde çocuklarımıza iyi örnek olmalıyız.
2-Aile ahlak eğitiminin temelidir. Aile yapısını ahlaki temellere oturtmalıyız.
3-Okullarda dini eğitim verilirken çocuk psikolojisini göz önünde bulundurmalıyız.
4-Din eğitimini ehliyetli ve pedagojik alt yapısı olan öğretmenler tarafından vermeliyiz.
5-Okulda edinilen din kültürünün okul dışında gerçekleştirilecek sosyal sorumluluk projeleriyle uygulamaya koyulması ve içselleştirilmesini sağlamalıyız.
6-Cennet-cehennem, günah-sevap, haram, helal, ölüm gibi çocukların merak duyduğu konularda sorularını cevapsız bırakmamalıyız.
7-Olumlu örnekler üzerinden ve düzeye uygun şekilde, korkutmadan anlatın ki, çocuk bu soruların cevabını dışarıdaki kontrolsüz ve uygunsuz ortamlarda aramasın.
Çocuklarımıza bırakacağımız en kötü miras bozulmuş ahlak ve özünden uzaklaştırılmış dindir. Kendimizi değiştirme imkânımız olmayabilir, lakin onlar için geç değil.
Bu konu ile ilgili üzerimize düşen sorumlulukları bilmeli ve yerine getirmeliyiz.

Henüz vakit varken…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Latince bir sözcük olan "Educare" inşa etmek, ayağa kaldırmak, dikmek ve desteklemek anlamına gelir. Her çeşit eğitimin temeli ve esasıdır."

Sizleri yeniden sayfamda görmeyi umut ediyorum.
İyi günler...
Niyazi AKSOY