Ömer Hayyam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ömer Hayyam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2015 Perşembe

Kimse Bilmez...

İnsan her zaman bir şeyleri erteler. Düşün, en son neyi erteledin? Ne için, nelerden vaz geçtin? Başlamak isteyip de başlamadığın neler var? Başlayıp da bitiremediklerinin oluşturduğu tortu daraltıyor mu ruhunu?

Düşün, en son neyi feda ettin. Kimin için, ne için?

Kendin için -evet sadece kendin için-  ne yaptın? En son ne zaman yüksek bir tepeye çıkıp ufukları seyrettin? Şehre ne zaman yüksekten baktın?

En son ne zaman uyumadan önce başını kaldırıp göklere baktın? Yıldızlar, gezegenler, galaksiler… Neredeyim? Buraya nereden geldim? Neden buradayım? Bu sonsuzluk ne zaman son bulur? Diye derin düşüncelere daldın?

Sahi en son ne zaman bir çocuk masalı okudun? Kafandaki yetişkin kurttan kurtulup, ne zaman bir çocukluk yaptın? En son ne zaman kendin için bir çay demledin, kahve yudumladın? Müziğin sesini yükseltip güzel anıları yâd etmeyeli kaç zaman oldu?

Sebepsiz yere ıslık çaldığın oldu mu hiç? Deli diyenlere gülümseyip “eyvallah” demeyeli, sebepsiz yere kahkahalar atmayalı ne kadar oldu?

Kısacık hayata sığdırdığın acıları, ayrılıkları, kırgınlıkları, öfkelenmişlikleri ne çok düşündün, onlarla ne çok vakit harcadın değil mi?

“Deli gibi sevmek, ruhumuzda var” derken ne çok mutsuzmuşsun meğer. Zarifoğlu’nun dediği gibi, asıl keramet buluttaydı, ama herkes ne yazık ki yağmura şiir yazdı. Oysa yağmur, bulutun çimende bıraktığı gözyaşıydı sadece…

Şimdi “bir fırsatım daha olsaydı, şunu da yapardım” dediğin şeyi yapmanın tam zamanı. Çünkü hayat, tekrarı olmayan bir tiyatrodur. Ya seyredersin, ya da oynarsın.


Hadi, şimdi oyun vakti; mutlu yıllar…