25 Ekim 2015 Pazar

Bitişik Eğik Yazıyı Niçin Kullanmalıyız?

Son günlerde sosyal medya üzerinden bitişik eğik yazı kaldırılsın diye bir kampanya başladı. Kampanyaya destek veren velilerimizin konuyla ilgili yeterince bilgisi olmadığını, eğitimcilerin birçoğunun ise “eğitim fakültesi” çıkışlı olmadığını düşünüyorum.

El yazısının gerekliliği henüz öğretmenlere anlatılamamışken veya eğitimciler bunu özümsememişken velilerden destek bulmak elbette çok zor.

Peki, nedir bu bitişik eğik yazıyı dik temel yazıdan üstün kılan özellikler?

Kısaca özetlemek gerekirse;

✓ Eline ilk defa kalem verilen çocuğun yapacağı ilk şekil el yazısı ile "e" sesidir. Eğer bunu biraz daha dikey eksende uzatırsa "l" sesi oluşur. Bu iki sesi kullanarak "el" hecesine ve sonrasında "el ele" öbeğine ulaşırsınız. Yani kısa sürede okumaya geçebilirsiniz.

Yapılandırmacı yaklaşımın özü de budur. Çocuğun öğrendiği her harf hecenin, her hece sözcüğün, her sözcük de cümlenin temelini oluşturduğu için öğrenme, anlamlı ve kalıcı olur.

✓ El yazısı çocuğun kas yapısına çok uygundur. 4-5 yaşında dahi öğrenilebilir. Düz yazı dik, düz ve keskin hatlara sahip olduğu için zordur.

✓ El yazısı estetik kullanıma uygundur. Çocuğun zihinsel, duyusal ve psikomotor gelişimine katkı sağlar.

✓ El yazısı bitişik olduğu için hızlı not almaya uygundur. Mesela düz yazı ile "Mustafa" yazarken 14 defa elinizi kaldırırken el yazısı ile sadece 2 defa kaldırırsınız.

✓ Hızlı yazıldığı için zamandan, bitişik yazıldığı için kâğıttan tasarruf sağlar.

✓ Özellikle ilkokulda noktalama işaretlerinin düzgün kullanılmasında, problem çözme becerilerinin gelişmesinde çok etkilidir. Çünkü kelimeler bitişik yazıldığı için noktalama işaretleri ve rakamlar hemen fark edilir.

✓ Not alırken zihinde tutulan sözcüklerin unutulmasını önler.

✓ Dik temel yazıda hem harfler, hem de sözcükler arasındaki boşluklar kelimelerin bütünsel algılanışını zorlaştırırken bitişik yazıda sözcük bütün olarak kolayca algılanır. Böylece heceleme engellenerek akıcı okuma gerçekleşir.

✓ Sesler birbirine bağlandığı için çocuğun dikkati dağılmaz. Oysa dik temel yazıda her harfte el kalktığı için ve sonraki harfe farklı bir noktadan başlandığı için dikkat dağılabilir.

✓ Çocuğun özgün bir yazım tarzı geliştirmesine olanak sağlar.

✓ Dik temel yazıda çocuğun eli çoğunlukla yazıyı kapatmaktadır. Özellikle solak çocuklar için bu durum trajediye dönüşmektedir. Bitişik eğik yazıda ise 70 derecelik eğiklik sayesinde yazı kapanmaz ve çocuk birleşim noktalarını görür.
Bitişik eğik yazıdaki süreklilik ve hız, düşüncenin sürekliliği ve hızı ile  birleşmekte ve birbirinin gelişimini desteklemektedir.

  Son 20 yılda yapılan tüm araştırmalar bitişik eğik yazının düşünme, anlama, sıralama, sorgulama, sınıflama, ilişki kurma, analiz-sentez yapma ve değerlendirme gibi zihinsel becerilerin geliştirilmesine çok büyük katkı sağladığını ortaya koymaktadır.

  Finlandiya, İngiltere, Almanya, Norveç, Fransa, Belçika, Kanada, Danimarka ve birçok Avrupa ülkesi bu araştırmalar ışığında bitişik eğik el yazısıyla okuma yazma öğretiyor.

  Oysa ülkemiz çocuklarında sürekli bir düz yazı yazma hevesi görüyoruz. Çünkü öğretmeni el yazısını içselleştiremediği için çocuk ta özümseyemiyor. Üstüne bir de dik temel yazıyı yasaklayınca bu durum çocuğu cezbediyor. Ve en önemlisi bilgilendirilmeyen veliler bitişik eğik yazıyı “bela” olarak algılayınca çocuğuna da böyle yansıtıyor.

  Uygulamada karşılaşılan en büyük sorun çocuklarımızın yazısının düzgün olmaması. Burada en büyük sorumluluk öğretmenlerimize düşüyor. Harf ve yazı estetiğini vermeliyiz. Eğik ve aynı boyutlu yazma üzerinde daha fazla durmalıyız. İlkokuldan sonra öğretmenlerimiz kolaylık olsun diye düz yazı istememeli. Öğretmenler birlikte hareket etmeli. Ortak bir tutum geliştirilmeli.

  Toplum olarak enerjimizi bilimsel olarak kanıtlanmış yaklaşımları baltalamak yerine bunu geliştirecek yaratıcı fikirler bulmaya harcamalıyız.

✓ Düz yazı için imza toplamak yerine çocuklarımıza klavye eğitimi verilmesi için kampanya başlatabiliriz.

✓ İsterim ki, bitişik Arap harfleriyle hat sanatında zirve yapan bu milletin çocukları, aynı sanatı bitişik eğik yazıyla yeniden alevlendirsin.

✓ Mesela, okullarımızda kaligrafi dersleri olsun. Bu dersler çocuğumuzun yaratıcılığını, özgür düşünmesini, el becerilerini, zekâsını, estetik duygularını geliştirir.

Apple ve Pixar’ın kurucusu Steve Jobs aldığı kaligrafi dersleriyle bugünkü kullandığımız en temel yazı karakterlerini tasarlamıştır. Ve defalarca gelişimindeki en büyük katkının bu dersler olduğunu söylemiştir.

Bu yüzden bitişik eğik yazı kullanımının çok doğru bir uygulama olduğunu ve devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.



12 Ekim 2015 Pazartesi

Çocuklarda Kitap Okuma Alışkanlığı

Harry Potter 4195 sayfa...
Her yaştan insan büyük bir keyifle okuyor. Hatta gece gündüz demeden müthiş bir tutkuyla birkaç haftada bitiren, her ayrıntısını hatırlayıp,  kitabı yaşayan çocuklar var.

Gariptir ki aynı çocuklar öğretmenlerinin verdiği incecik kitapları aylarca okumamak için direniyor.

Peki, nerede yanlış yapıyoruz?

Genelden özele inersek;
1- Ülke olarak formal eğitim dışında bir "çocuk eğitimi" ve "okur-yazar" vizyonumuz yok.
2-Çocuk edebiyatımıza hakim olan sosyal gerçekçi üslup okuma isteğini öldürüyor.
3-Çocuk filmleri ve animasyonları ülkemizde henüz çok yeni. Yapımlarda "eğitici" olma kaygısı güdüldüğü için ilgi görmüyor.
4-Şehirlerimizden köylerimize ve evlerimize kadar ortak bir kitap okuma anlayışı geliştiremedik.
5-Okulda verilen eğitim "merak" duygusunu tetiklemiyor. İlgi uyandırmıyor.
6-Ebeveynlerimiz kitap okuma konusunda örnek olamıyor.
7-Evlerimizin büyük çoğunluğunda bir kitaplık dahi yok.
8-Çocuklarımızın tanıştığı ilk kitapların kötü olması ön yargıları güçlendiriyor.
9-Kitap okumayı "boş zaman" etkinliği olarak görüyoruz. Oysa okumak, başlı başına ciddi bir iştir.
10-Kitap seçiminde ne çocuğun tercihlerini dikkate alıyoruz, ne de pedagogların...
11-Çoğu zaman kitap okumak, bir ceza yöntemi olarak uygulanıyor.

Peki, bir birey olarak neler yapabiliriz?

1- Çizgi romanlar okuma sevgisini başlatmak için ilgi çekici olabilir.
2- Mizah, bilim-kurgu ve fantastik kitaplar çocuklar için vazgeçilmez olabilir.
3- Kitap seçimini "kitabı okuyacak" kişiye yaptırabiliriz.
4- Okuma isteğini alevlendirecek konularda merak uyandırabiliriz.
5- En değerli zaman dilimlerimizi okumaya ayırabiliriz.
6- Okuduklarımızla ilgili sohbetler gerçekleştirebiliriz.
7- Evimizin en güzel köşesine bir kitaplık yaptırabiliriz.
8- Okumayı, seyretmeye tercih edebiliriz.
9-"Okursam o da okur." sözümü kulağınıza küpe, kolunuza bilezik, boynunuzu kolye yapabilirsiniz.

Her şeyden önemlisi devletimizin bir "çocuk" ve "okur-yazar" politikası olmalı. 2014'te Japonya'da 4,2 milyar kitap basılırken ülkemizde bu sayının 23 milyonda kalması nasıl izah edilebilir ki?

Aynı şekilde Güney Koreli ailelerin %65'inin evinde çocuklarına yönelik 100 den fazla kitap varken, bu oranın bizde %10'larda kalması da toplum olarak ne durumda olduğumuzun bir göstergesi olsa gerek.

3 çocuk yapma politikasından "ayda 3 kitap oku, okut." anlayışına geçtiğimiz zaman toplum olarak bir şeyleri değiştirebiliriz.

Bu yazıyı okurken "Kimi değiştirebilirim ki deme." Evet, belki kimseyi değiştiremezsin fakat kendini pekâlâ değiştirebilirsin.
Ve sen değişirsen dünya değişir.
Unutma!




Abur-cubur ve Satış Aldatmacası

Marketlerde annesinin eteğine yapışan inatçı çocukları bilirsiniz. İstediğini alabilmek uğruna çığlık çığlığa ağlayıp, kendini yerlere atarlar. Kızmayın onlara.

Çünkü;
Reyondaki şekerlemeler rengarenk
Cipsler harika görünüyor
Sütlerde en sevdiği çizgi kahraman var
Çikolatalar çok sevimli
Meyveli yoğurtlar, gofretler, meyve suları, bisküviler, kekler, krakerler enfes görünüyor.

Çocuklar haklı.

Bunlardan birkaç tanesini hak etmiyorlar mı?
Anneleri niye almasın ki?
Hem bu güzel yiyeceklerin markette ne işi var? Çocuklar için değil mi hepsi?
Anneler her istediklerini alıyorlarsa, çocuklar niye almasın ki?

Ne yazık ki çocuklarımız maddi dünyanın enstrümanlarına çok fazla maruz kalıyor.
Dev şirketler, çocuklarımızı ürünlerini kolaylıkla pazarlayabilecekleri müşteriler olarak görüyorlar.

Onların;
Masumluğundan
savunmasızlığından
duygularından
inatçılığından
oburluğundan
tutkularından
hayallerinden faydalanıyorlar.


Farkında mısınız?
Televizyon kanallarındaki reklamlar da işte bu yüzden çocuklar üzerine yoğunlaşmaya başladı. Albenisi yüksek renkli şekerlemeler, kısa çizgi dizilerdeki dondurmalar, bol maceralı cips reklamları... Hepsi çocuklarımızı para kazanma hırslarına alet ediyorlar.

Aynı şekilde fast foodların sürekli yenilediği karakter oyuncakları, dağıttıkları balonlar, animasyon figürleri ve palyaçolar çocuklarımızı baştan çıkarmayı amaçlayan diğer araçlar.

Bunlara karşı bilinçli olmak, yavrularımızın sağlığını korumak açısından hayatı öneme sahiptir.

Fast food, abur cubur, pastörize içecekler, cipsler ve şekerlemeler;
Obeziteye
Migrene
Kalp damar hastalıklarına
Strese
Dikkat dağınıklığına
Uyku düzensizliğine
Sindirim problemlerine
Bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve çabuk hasta olunmasına sebep olmaktadır.

Bunlara engel olmak için;
Öncelikle anne-babalar marketlerin abur cuburlarını yemeyi bırakmalı.
Doğal ve ev yapımı yiyeceklere yönelmeli.
Televizyona ayrılan zaman en aza indirilmeli.
TV programları pedagojik denetimden geçmişse seyredilmeli.
Çocuğun mutfakta kek, kurabiye, pasta yapımına katkı sağlamasına, çerez tabakalarını hazırlamasına imkân verilmeli.
Abur cuburlar ödül olarak kullanılmamalı.
Aile ve yakın çevre ortak beslenme tutumları geliştirmeli.
Okul çağı çocuklarına harçlık vermek yerine beslenme çantası hazırlanmalı.
Reklamlardaki kandırma usulleri çocuklara uygun bir şekilde anlatılmalı.
Yasaklama, zorlama ve cezalandırma olumsuz davranışı daha fazla pekistirir. Bu yollara başvurmamalı.
Alış-verişler marketlerin ilgili reyonlarına uğramadan, görüş alanında bulunmadan yapılabilmeli.
Fast-foodlardan önce anne-babalar uzak durmalı.
Her zaman evde meyve ve kuruyemiş bulundurulmalı.


Herşeye rağmen yine sorun yaşıyorsanız, yaşadığınız krizi hafifletmek için çocuğunuzun daha sağlıklı olan yiyeceklerin arasından tek bir tercih yapmasını istemek yararlı olabilir.