Son yıllarda
uluslararası sınavlarda alınan düşük puanların sebepleri üzerine kafa yoran eğitimciler
birçok çözüm önerisi sunmuşlardır. Öğretim programlarının yenilenmesi, öğretmen
niteliklerinin artırılması, okulların yeniden yapılandırılması bunların
başlıcalarıdır.
Bu yazımızda
okulun yeniden yapılandırılması üzerinde
yoğunlaşacağız. Hantallaşan devlet okullarının işlevini yitirdiği, kendini
yenileyemediği, sosyal çevresinin çok gerisinde kaldığı bilinmektedir. MEB bu
soruna çözüm olarak, özel okulları
destekleme kararı aldı. Verilen teşviklerle özel okulların sayısının artmasına,
öğrencilerin ise buralara kanalize olmasına sebep oldu. Öngörü, rekabetçi bir
ortamda niteliğin artacağı yönündeydi. Fakat beklendiğinin aksine tabakalaşmış bölgesel homojen
okullar oluştu.
Çözümü
dışarıda değil, içeride aramak gerekir. Deneme tahtasına dönen eğitim
sistemimizin en büyük ayağı olan devlet okulları merkeziyetçi anlayıştan dolayı çağın gerisinde kalmaktadır. Devlet
okullarındaki merkeziyetçi yönetim;
-Esnek
değildir.
-Yetkiyi sınırlandırır.
-İletişimi
engeller.
-Bürokrasiyi
artırır.
-Katılımcılığı
kısıtlar.
-Çözümü
göremez.
-Denetimi
zorlaştırır.
Oysa birçok
AB ülkesinde olduğu gibi okullarımıza belli sınırlar içerisinde özerklik
verilse, bu sorunlar büyük oranda aşılacaktır. Çünkü yerinden yönetimlerde;
-Esneklik
vardır.
-Yetki
paylaşımı vardır.
-İletişim ve
etkileşim vardır.
-Yönetime katılım
vardır.
-Akışkan bir
işleyiş vardır.
-Yerinde
çözüm vardır.
-Sahiplenme
vardır.
-Şeffaflık
vardır.
-Öz denetim
vardır.
Özerk
okullarda veliler, öğretmenler, öğrenciler, yöneticiler ve uzmanlar yönetime bizzat katılırlar. Ulusal
eğitim politikaları çerçevesinde kendi yerel programlarını oluşturup, uygularlar.
Sorunlara yerinde çözüm bularak büyümesini engellerler. Bulundukları çevreye sosyal
ve kültürel projelerle değer katarlar.
Özerk okullar,
görevlendirdikleri ilgili komisyon vasıtasıyla bütçelerini kendileri oluştururlar. Harcamalarını önceliklerine
göre yaparak, kaynakları verimli ve etkili kullanır.
Okul, açık bir eğitim alanına dönüştüğü için
öğrenciler sosyal çevrenin imkânlarından, okulun etki alanındakiler de okulun imkânlarından
faydalanırlar.
Okul kendini
çağın şartlarına uygun hale getirmek için sürekli arayış, yenilenme ve gelişme içerisinde olur. Eğitime müdahil olan
tüm grupların yönetime katılması nedeniyle istismar, keyfilik ve nemelazımcılık
kendiliğinden engellenir. Sahiplenme
artacağı için, mezun olanlar ve yerel çevre okuldan bağını koparmaz.
Özel
okullara verilen teşvik ve kısmi özerklik devlet okullarına verildiği takdirde
büyük bir yenilenme olacağı
muhakkaktır. Rekabeti değil de paylaşımcılığı ve işbirliğini esas alan özerk
okul yaklaşımı 21.yüzyıl becerilerinin
kazanılmasına imkân sağlayacak büyük bir hamle olarak önümüzde durmaktadır.
Ya şimdi dönüşüm başlatacağız, ya da geleceğe
seyirci kalacağız…