Baba, çok önemli bir proje üzerinde çalışıyordu. Çocuk ise, ısrarla babasın kendisiyle dışarı çıkıp bisiklet sürmesini istiyordu. Baba, çocuğu oyalamak için bir dünya haritasını parçalayıp önünde bıraktı. Haritayı düzelt, öyle çıkalım dedi. O arada ben de projeyi bitiririm, diye düşündü. Ama öyle olmadı. Çocuk haritayı iki dakikada düzeltmişti. Baba hayretle, bunu nasıl yaptığını sorduğunda çocuğun cevabı çok anlamlıdır;
- Haritanın arkasında bir insan resmi vardı, insanı
düzeltince dünya kendiliğinden düzeldi. Edip Ahmet Yükneki’nin dediği gibi;
(Ey İnsan!)
Sen bozuksun ondan dünya bozuldu.
Niçin bu dünyaya sitem edersin?
Son zamanlarda Norveç Başbakanı Solberg’in korona
yasaklarını ihlal etmesi nedeniyle polis şefi tarafından kendisine ceza
kesilmesi ve bunun üzerine başbakanın özür dilemesi çok konuşuldu. Günlerce
medyada bizim yöneticilerimizde niçin böyle erdemli davranışlar göremiyoruz,
biz niçin böyleyiz, diye sonu gelmez tartışmalar yapıldı.
Oysa Peygamber Efendimiz “Siz nasıl (kimseler) olursanız
öyle yönetilirsiniz” diye yüz yıllar öncesinden bu günlere ışık
tutmuştu. Aynı şekilde Hacı Bektaş-ı Veli ne güzel söylemiş; her
ne arar isen, kendinde ara…
İlkokul çocuğu gibi, Ali saçımı çekti, Fatma silgimi aldı,
diye sürekli bir söylenme, şikayet etme, mağdura yatma, başkalarını suçlama
peşindeyiz. Huyumuz kurusun. Kendi dışımızdaki tüm dünya birlik olmuş sanki
bizim üzerimize oynuyor. Bizim haricimizde herkes kabahatli, herkes kötü. Bir
tek biz iyiyiz.
Nasrettin Hoca bir gün ahırda kaybettiği anahtarı avluda
arıyormuş. Komşusu niçin ahıra bakmadığını sorunca;
—Orası karanlık. Burası aydınlık. Aydınlıkta aramak daha
kolayıma geliyor, demiş.
Bugün sorunlarımızın sebebini başkalarında arayan bir yığın
insan var. Çünkü öz eleştiri yapmak, özünü elden, elekten geçirmek zordur. Oysa
suçlamak kolaydır.
Son olarak bir Bektaşi fıkrası ile bozulan insanlığımızın
düğümünü çözmeyi sizlere bırakayım.
Adamın biri Bektaşiye;
-İyisin, hoşsun, ilim sahibisin de bir de oruç tutup, namaz
kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur, demiş. Bektaşi cevabı yapıştırır;
-Bre densiz! Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, Tanrı
önündeki itibarımı zedeleyemem, demiş.
Peki siz, sağ eli Ramazan kolisinde, sol eli selfie tuşunda
olan siyasiler, dernekler, vakıflar ve devlet görevlileri!
Siz kimin nazarında itibar kazanmak istiyorsunuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
"Latince bir sözcük olan "Educare" inşa etmek, ayağa kaldırmak, dikmek ve desteklemek anlamına gelir. Her çeşit eğitimin temeli ve esasıdır."
Sizleri yeniden sayfamda görmeyi umut ediyorum.
İyi günler...
Niyazi AKSOY